'Deprem olursa felaket kapıda'! Gemilerin ardındaki gerçek...


Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – "Çevreyi en çok kirleten varlık insandır” sözünü pek çok kez duymuşsunuzdur. Ancak bu düşündüğünüz gibi sadece doğaya zarar vermekle ya da sanayi ve sanayi ürünlerini kullanmakla sınırlı değil.Her nefesinizde bu kirliliği artırıyor olabilirsiniz,nasıl mı? İlkokul çağında pek çoğumuzun öğrendiği bir bilgiye göre, insanlar oksijen alır karbondioksit verirken ağaçlar karbondioksit alıp oksijen verir. Geceleri ise ağaçlar da tıpkı insanlar gibi oksijen alır ve karbondioksit salar.Böylece solunum yapan her canlı, havaya karbondioksit yaymış olur.Yani, eğer hava kirliliğini karbondioksit salınımı olarak tanımlayacak olursak, aslında hepimiz havayı kirletiyoruz. Karbondioksit, doğal süreçler sonucu havada belirli bir oranda bulunur ve yayılımı doğanın dengesinin bir parçasıdır.Normalde 1000’de 3 ila 4 olan bu oran, her geçen gün artıyor ve günümüzde 1000’de 8’i buluyor. İşte sorun da tam olarak burada başlıyor. Her gün milyarlarca ton karbondioksit salınımı yapılırken, kirliliği ve karbon salınımını nasıl engellenebilir?Norveç’te bulunan bir denizcilik şirketi dünyayı korkunç bir sona hazırlamasından endişe ettiği karbondioksit için bir proje geliştirdi.Milyarlarca ton karbondioksitle savaşacak 4 gemi inşa edildi.Her şey yolunda giderse gemiler karbondioksiti yakalayıp denizin 2 bin 600 metre derinine basacak ve depolayacak. Bu şekilde temizlik ve geri dönüşüm sağlanacak. Ancak bunun dezavantajları ve tehlikeleri de var, hem de binlerce canlının yok oluşuna sebep olacak kadar! Sakarya Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü Fizikokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Teker projenin risklerini, Kocaeli Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kaptan Doç. Dr. Ozan Hikmet Arıcan ise gemilerin ve kaptanlarının kritik rolünü tüm detaylarıyla Milliyet.com.tr’ye anlattı.
SADECE 4 GEMİDE TOPLANAN DÜNYAYI KURTARIR MI?
1880’den bugüne bir yolculuk yaptığımızda pek çok şeyin eskisine oranla arttığını görürüz. Hastalıklar, teknolojik cihazlar, savaşlar, toplumsal sorunlar, yenilikler ve her türlü farklılık… Bunların hepsinin artışının temelinde ise insan nüfusunun da artıyor olması geliyor. Öyle ki üretim ve tüketim de dolayısıyla artışa geçiyor ve yeni teknolojiler kirliliği de beraberinde getirecek sistemleri dünyamıza taşıyor. 1880 yılında 25 milyon olan dünya nüfusu, bugün 8 milyar 142 milyona ulaştı. Aynı dönemde, atmosferdeki karbondioksit oranı da yüzde 45 artarak rekor seviyelere çıktı. Sera etkisine neden olan başlıca gazlardan biri olan karbondioksit, 1880’de yaklaşık 291 ppm (milyonda bir birim) iken, günümüzde bu değer yüzde 45 artarak 421 ppm’ye yükseldi.İnsan nasıl oluyor da karbondioksiti artırıyor diye düşünecek olursanız basit bir hesaplamayla anlatmak mümkün.2025 yılı itibarıyla dünya nüfusu yaklaşık 8 milyar kişiye ulaşmış durumda. Ortalama bir yetişkin, solunum hızı ve metabolik süreçler dikkate alındığında, günde yaklaşık 0,9 kilogram (900 gram) karbondioksit salıyor. Bu verilere göre, yalnızca insanların solunum yoluyla bir günde atmosfere yaydığı karbondioksit miktarı yaklaşık 7,2 milyon ton. Peki, her biri 1,5 milyon ton karbondioksit taşıyabilen yalnızca dört gemi, bu devasa miktarın ne kadarını temizleyebilir? Kaptan Doç. Dr. Ozan Hikmet Arıcan açıkladı.
Peki bu miktar temizlik için yeterli mi? Prof. Dr. Murat Teker şöyle açıkladı:
"Karbondioksit seviyelerindeki değişimler, dünyanın soğumasına ve iklim dengesinin bozulmasına neden oluyor. Atmosfere sürekli karbondioksit saldığımız için bu gazın konsantrasyonu giderek artıyor. Atmosferde karbondioksitten daha zararlı bir gaz yok, bu nedenle özellikle sanayi kaynaklı emisyonlar büyük önem taşıyor. Fabrikaların bacalarından kontrolsüz şekilde çıkan gazlar mutlaka denetim altına alınmalı. Her ne kadar bu gazların çevreye etkisi tek başına çok büyük görünmese de, karbondioksit sürekli ve yoğun olarak üretilen bir gaz. Asıl sorun, fosil yakıtların kullanımıyla ortaya çıkan toplam emisyon miktarı. Bu nedenle, bir geminin taşıdığı karbondioksit yükü ve bu süreçte harcadığı yakıt miktarını, bir şehrin yalnızca bir günde ürettiği karbondioksit miktarıyla kıyaslamak gerekir. Karbondioksiti taşıyıp bir yerlere depolamaktan ziyade, bu gazın üretimine neden olan faaliyetleri azaltmak daha etkili bir çözüm. Bugün dünya üzerinde 8 milyar insan yaşıyor. Çektiğiniz her nefeste ortama yaklaşık yüzde 2 ila yüzde 3 oranında karbondioksit bırakıyorsunuz. Yani yalnızca insan solunumu bile, küresel karbondioksit artışında dikkate alınması gereken bir etkendir. Bunu tamamen engellememiz mümkün değil. Bu yüzden esas yapılması gereken, enerjiyi en verimli şekilde kullanmak ve daha sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelmek. Güneş enerjisi, hidroelektrik santraller ve rüzgâr enerjisi gibi alternatifler, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmada önemli rol oynuyor."
YA DEPREM OLURSA? AÇIĞA ÇIKAN KARBONDİOKSİT ÖLÜMCÜL MÜ?
Planlandığı gibi ilerlerse, karbondioksit deniz dibinde depolanabilir ve her ne kadar çok düşük miktarda da olsa, atmosferden bir kısmı temizlenmiş olur. 2 bin 600 metre derinlikteki deniz tabanına yerleştirilecek karbondioksit, burada güvenli ve kontrollü bir şekilde saklanabilir. Ancak bu yöntemin bazı riskleri de var. Özellikle Norveç'in çevresi, çok sayıda fay hattıyla çevrili olduğundan, olası bir deprem durumunda bu bölgede depolanan karbondioksitin sızması, binlerce deniz canlısının yaşamını yitirmesine neden olabilir. Her ne kadar Norveç açıklarında bir levha sınırı bulunsa da, ülke bugüne kadar büyük depremlerle sarsılmadı. Bölgenin jeolojik yapısı ve fay hatlarının özellikleri, en fazla 5.9 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip. Nitekim 1904 yılında meydana gelen 5.4 büyüklüğündeki depremin ardından, Norveç ciddi bir sismik aktivite yaşanmamış. Bu nedenle, jeolojik koşullar göz önünde bulundurulduğunda Norveç, karbondioksit depolamak için uygun bir yer olabilir. Ancak bu sistem, dünyanın her bölgesinde aynı şekilde uygulanamayabilir. Peki, deprem dışında bir nedenden ötürü deniz dibinde depolanan karbondioksitte meydana gelebilecek bir sızıntı, ölümcül sonuçlar doğurabilir mi? Prof. Dr. Murat Teker, dünyanın en tehlikeli gazlarından biri olan karbondioksitin bu tür durumlarda yaratabileceği etkileri şöyle açıkladı:
“Gazlı içecekler kapalı kabın içinde bulunduğu zaman basınç altındadır. Dolayısıyla çözülmüş vaziyettedir. Ancak denizin o derinliğindeki canlılar bu karbondioksiti soludukları zaman ölebilir, boğulabilir. Solunum yetmezliği oluşur ve ölebilirler. Ancak büyük miktarlarda karbondioksit karışması gerekir. Zaten çözünürlüğü de çok yüksek değildir. Bu derinliklerde sıvı halde olduğu müddetçe suyla karışmayabilir. Gaz ortama çıktığında ise büyük bir alanı etkileyecektir. Mesela deprem olduğunda ne olacak? O bölgede deprem olursa karbondioksit de yayılır. Bu yüzden bu riskli. Mesela gazlı bir içeceği çalkaladınız, kapağını açtığınızda ne olur? Bir anda etrafa taşar. Karbondioksit de aynı etkiyi yapar. Gaz olarak hani patlama, yanma gibi bir reaksiyon göstermez.”
Karbondioksit gerçekten de gemilerin inşasını yapan ve projeyi yürüten Northern Lights Şirketi’nin vadettiği gibi ‘zararsız, hatta faydalı’ hale getirilebilir mi? İnsanlar tarafından üretilen karbondioksitin neredeyse tamamı atmosfere karışır. Yıllık üretilen karbondioksitin yüzde 1'inden azı ticari amaçlarla kullanılıyor. Çoğunlukla gübre endüstrisinde ve petrol ve gaz endüstrisinde gelişmiş petrol geri kazanımı için bu gaz devreye giriyor. Diğer ticari uygulamalar arasında gıda ve içecek üretimi, metal imalatı, soğutma, yangın söndürme ve seralarda bitki büyümesini teşvik etme yer alıyor. Prof. Dr. Murat Teker insan sağlığı için de önemli noktalarda devreye giren bu gazı ‘yapay protein’ detayına değinerek anlattı.
HER GEMİYE HER KAPTAN OLMAZ! KARADENİZ’İN TAM ORTASINDA BİR DEPO
Projenin birinci etabı kapsamında inşa edilen, yıllık 1,5 milyon ton karbondioksit kapasiteli tesisin inşası 2024’te tamamlandı. Tesisler arasında, karbondioksit kargolarını alacak bir terminal, karbondioksiti açık deniz depolama sahasına taşıyacak 100 km'lik bir deniz altı boru hattı ve karbondioksitin deniz tabanından 2 bin 600 metre aşağıdaki bir rezervuarda güvenli ve kalıcı bir şekilde depolanmasını sağlayacak deniz altı enjeksiyon merkezleri yer alıyor. 2025 yazında, Norveç'in Brevik kentindeki Heidelberg Materials çimento fabrikasından kalkan gemiyle ilk karbondioksit depolaması yapıldı. Karbondioksit, kalıcı depolama için batı Norveç açıklarındaki rezervuara enjekte edildi. Kaptan Doç. Dr. Ozan Hikmet Arıcan’a göre projenin önemi, “Paris İklim Anlaşması ve küresel emisyon hedefleri ortadayken, karbonun sadece zararlı bir gaz olmaktan çıkıp sanayiye, inşaata hatta gıda sektörüne hammadde olarak geri kazandırılması büyük önem taşıyor. Yani mesele sadece taşımak değil, çevreye zarar veren karbondioksiti değerli bir ürüne dönüştürmek” diye özetlenebilir. Norveç, Danimarka ve İngiltere bu konuda ciddi yatırımlar yapmaya başladı. Şimdilik yalnızca 4 gemisi olan proje, bu alanda Avrupa'nın en büyük iklim girişimine imza atıyor. Peki ama bu gemilerin özellikleri ne ve her gemi kaptanı bu kritik seferleri gerçekleştirebilir mi? Kaptan Doç. Dr. Ozan Hikmet Arıcan sözlerini bu konuya değinerek şöyle noktaladı:
"Kargo yanıcı olmadığı için patlayıcı da değil. Tabii ki insanlara zarar verebilecek bir yük. Özellikle direkt maruz kaldığınızda ölüme neden olabilir. Onun haricinde bir sorun yok. Gemiler özel gaz tankerleridir. Şu andaki LPG enerji tankerlerine benzerler. Karbondioksite özel yapılmışlardır. Her tanker kaptanı bunlarda kaptanlık yapamaz. Gaz tankerlerinde çalışmış, kompresör sistemlerini, gazın likit hale gelmesini sağlayan bütün sistemlerle ilgili bilgilere sahip, yeterli eğitimi almış insanların çalışması gerekiyor. Yine gaz tankeri kaptanlığı sertifikası şartı vardır. Henüz karbondioksitle alakalı herhangi bir sertifikalandırma ya da eğitim söz konusu değil. Ancak burada görev yapacak ekip mutlaka bir eğitim alır. Firma kendi çalışanlarını eğitir. İlk denemeyi bu sene yaptılar. Önceki sene inşaat süreci devam etmişti. Şimdilik 4 gemi var. Türkiye de bu konuda araştırmalar yapmalı. İlk önce Türkiye'deki karbon salınımı araştırmalı. Bilgiler taranıp eğer çok karbondioksit yüksek miktardaysa, bu tip bir girişim yapılabilir. Ancak bizim denizlerimiz de uygun basınç ve derinliği sağlar mı? Karadeniz'in belki tam orta kısımları olabilir. Karadeniz de sadece Türk karasularından ibaret değil. O yüzden çok iyi bir anlaşmayla yapılabilir. Bu tarz gemiler genelde Güney Kore'de yapılıyor, Japonya'da yapılıyor. Çok ucuz maliyetli gemiler değil, 20-25 milyon dolarlık gemiler diyebiliriz."